Baştan anlaşalım, adını koyalım… Altın yaşadığımız süreçte mantıklı ve iyi bir yatırım. Ancak her şeyin anahtarı “doğru zaman” ve “doğru strateji” tabii ki…
Ama mesele sadece “altın artacak” demek değil… Çünkü piyasalarda kazanmak, sanıldığı kadar kolay olsa herkes zengin olurdu bir anda…
Mesela faizden aylık yüzde 4 kazanabiliyorken, altın alıp iki ay sonra daha az kazançla “Vay be, kârdayım!” demek zor. Faizle kazandığınız parayla daha fazla altın alabileceğiniz bir dünyada, “kazandım” hissi yanıltır cümle alemi…
Döviz cephesine de aynı şekilde… Mesela doların uzun vadede artacağı kesin gibi… Bırak 35-40’ı, illa 75-100 TL olacak zamanla… Hatta belki daha bile yüksek seviyeleri görecek.
Zira bugünler için aylık yüzde 4 faiz getirisi ortamında dolar fiyatının da en az yüzde 4 artması gerekir ki alternatif zarar yazma…
Mesele “Artar mı, artar!” demek değil… Asıl marifet, doğru strateji ve sabırla hareket etmek. Uğraşamam diyorsan paranı fonlara emanet et.
Küçük düzeltmelerde altın almak, büyük sanat eseri misali getiriler sunabilir. Örneğin, tarih bize gösteriyor ki altın bazen uzun yıllar bekletme potansiyeline sahip… 2011’de ons başına 1.900 doları gördükten sonra 2019’a kadar 1.200’ler etrafında oyalanmış bir altından bahsediyoruz burada…
Trump’ın Altın Rengi Saçları!
Mevcut ekonomi yönetiminin enflasyon nedeniyle uzun süre boyunca dövizi baskılama kapasitesini de göz önüne alırsak kısa vade ancak avuç içi kadar mutluluk sunacak.
Zira bu durum bir kumbara gibi kullanılırsa damlaya damlaya gölü bile taşırırsınız sonunda…
Şimdi gelelim esas temel dinamiğe… Adı; Trump faktörü…
Bir önceki Trump dönemi, ABD-Çin ticaret savaşları, korumacı politikalar, düşük faiz, devasa bütçe açıkları ve sihirli kelime “belirsizlik” ile altını şahlandırdı. Altın dolar bazında o 4 yıllık dönemde yüzde 52 prim yaptı.
Söylemlerine bakarsak şimdi sıra daha beterinde galiba… Öyle bir kabine kurdu ki, akıllara zarar… İçinde ne ararsan var. İşin kötüsü dünya için kötü olan altın için iyi olacak…
Geçtiğimiz Trump döneminde uygulanan genişlemeci para politikaları ve büyük bütçe açıkları doların değerini zaman zaman zayıflattı. Bu da altın fiyatlarını gazladı…
Seçimde verdiği vaatlere bakarsak şimdi sıra daha beterinde galiba…
ABD Merkez Bankası, 36 trilyon dolarlık borcu, artan harcamaları ve ticaret savaşlarını nasıl yönetecek? Piyasaların gözünden yaş getirecek. Dünya ekonomisi bu belirsizliği sevmez ama altın sever.
Coşmadan önce biraz geriye bakalım bence… Trump geçen başkan seçildiğinde, seçim sonrasındaki günlerde ve haftalarda altın fiyatları düşmeye başladı.
Nedeni neydi? ABD dolarının güçlenmesi… Peki altın ne zaman yükselmeye başladı? Ekim 2018 de… Yani Trump Başkan seçildikten tam 21 ay sonra…
Burada esas soru bu sefer de o kadar bekletir mi? Hayır! Nitekim Trump direkt olarak kaldığı yerden devam edeceğinin işaretini seçim konuşmalarında verdi. Adam bildiğin deli!
Altının Büyük Hikayesi “Kumbara Stratejisi”
Daha önce anlattığımı biliyorum ama galiba doyamıyorum. Altın piyasasında manipülasyon meselesi kimseye yabancı değil…
Dünya Altın Konseyi’nin verilerine göre, yıllık fiziksel altın talebi yaklaşık 128 milyon ons civarında… Oysa türev piyasadaki işlem hacmi yani kâğıt üzerinde altında dönen para bunun 200 katında…
Fiziki piyasa 330 milyar dolar işlem görürken, altın var olmadığı türev piyasa 64 trilyon doları aşıyor. Bu uçurum kadar fark, dev finansal kurumlara fiyatları istedikleri gibi “şekillendirme” şansı veriyor.
İyi de bu sefer Çin, Rusya, Hindistan say desen hepsini sayamam… Ülkeler ciddi talepkâr konumunda… Bu sefer manipülatörlerin işinin kolay olmayacağını, fiyatlarda at koşturamayacağını söyleyebilirim bu konuda…
Altın, sabırlı yatırımcılar için kazançlı bir hikâye yazacak belli ki… Türkiye’deki yüksek faiz oranları gibi alternatifleri göz önünde bulundurarak stratejik davranmak, en doğru karar… Kumbara benzetmesi yapmış mıydım? Hah işte bak, ne dediğimi anladın!